Kûfe Halkının Uğursuzluğunun Yıkılması
Mavi Marmara gemisi neresinden bakarsanız bakın 2. Kerbeladır. Zulme karşı, zalim bir orduya karşı bütün dünya susmuşken bir gemiyle baş kaldırmak; Hüseyin efendimize “Kûfe halkı seni satar. Onlara güvenme” denildiğinde, Hüseyin efendimizin “Bugün ben gitmezsem, yarın zulm olduğunda zalime karşı kimse başkaldırmaz” deyip bir avuç insanla Kerbelaya gitmesine denktir.
Ergenliğe yeni girmiş , nefsine hakim olamayan delikanlı kıvamındaki zalim İsrail’e bir gemi ile baş kaldırmak işte sadece bu nedenden dolayı bile Kerbeladır. Ama bir farkla , bu defa müslümanlar biraz olsun ayağa kalkmışlar, Kûfe halkının yaptığını tekrarlamamışlar ve uğursuzluğu kırmışlardır.İşte Mavi Marmara’dan ilk kalan bu olmuştur.
Filistin Halkına Yapılanları Kanıksamamız
Daha 1 yıl kadar önce 1000 lerce müslüman öldüren İsrail’in yaptıklarını kanıksamamamız, uyanmamız sağlanmıştır. Yapılanlar ve İsrail’in zulmü canlı yayınlarla, fotoğraflarla adeta gözümüze sokularak vicdanlar harekete geçirilmiştir.2. kalan zûlm kanıksamamak,vicdanları diri tutmak olmuştur.
Uluslararası Hukuk
Olayın zalimliğinin; uluslararası sularda meydana gelmesinden ve plastik mermi kullanılmamasından falan kaynaklandığı sanmak saflık olur. Bu malumatlar ancak devletler arası münasebetlerde öne sürülecek argümanlardır. Tıpkı filistinde ölen sivil halk gibi istatistiksel değer ifade eder. Ruhtan, duygudan, vicdandan uzak emarelerdir.
Olaylara buradan bakmak zihinlerde, kendi karasularında yapsa haklı olduğu, olaydaki esas sorunun yapılan zûlüm değilde , deniz hukukuna ihlali olduğu anlamı çıkar. İşte buradan da uluslararası hukukun vicdandan ve ruhtan be kadar uzak olduğu ve asıl olanın yine hukukun değilde adaletin olduğu ortaya çıkar. Yani diğer bir kalan hukukun değilde adaletin önemidir.
Birleşmiş Milletler
Bu olayla; kendi koyduğu hukuku, kuralları bile uygulamayan birleşmiş milletlerin gerekliliği sorgulanmalıdır. Hayvan hakları, dünya kültür mirası (UNESCO), dünya sağlığı, kadın ve çocuk hakları (UNİCEF) gibi yan konularla uğraşıp asli görevi olan savaşlardaki insan ölümlerini engelleyemeyen bir örgüt haline gelmiştir Birleşmiş Milletler. İsraile karşı doğru düzgün bir kınama kararı bile alamayan, aldığı zavallı kararların yaptırımlarını bile uygulayamayan ama somalili 3- 5 korsana operasyonlar düzenleyebilen, güçlünün yanında zavallının üstünde legal ama lazımsız bir örgüt .İşte buradan bize kalan Birleşmiş Milletler aslında ne kadar zavallı ve lazımsız olduğudur.
Sivil Toplumun Önemi
Dünyada ilk defa bir sivil toplum örgütünün uluslararası anlamda yaptırım yaptırdığını görmüş olduk. Mısır’ın Refah sınır kapısını açması, Amerikanın ve Birleşmiş Milletlerin tarihte ilk defa İsrail’i kınaması ve dünyanın ayağa kalkması doğrudan İHH’nın başarısıdır.İşte Sivil Toplumun yani cemaat olmanın, topluluk olmanın önemi bu olaydan kalanlardan biridir.
İsrail İmajının Yıkılması
Teknolojisiyle, ordusuyla, diplomasiyle övünen İsrail’in bu saldırı ve sonucundaki olaylar neticesinde bütün imajları yıkılmıştır. Nasıl mı yıkılmıştır?
Teknolojik olarak bir gemideki canlı yayını bile kesemeyecek kadar acemi olduğu görülmüştür.
Ellerinde silah olan komandoların ellerinde sopa olan sivillerden nasıl dayak yediğini görülmüş ve aslında önemli olanın yiğitlik olduğu tekrar anlaşılmıştır.
Beyrutu günlerce vurmasına rağmen, kendisini kınatmayan İsrail diplomasisinin bir geminin bseferiyle yıkılmıştır.
Buradan bize kalan birçok anlamda İsrail’in yıkılan imajıdır.
Fethullah Gülen
28 Şubat MGK’sı sonrasında 32. Güne katılan Fethullah Gülen’in yaptığı “Askerler kendi arasında istişare yapmıştır. Doğru ise 2 sevap yanlış ise 1 sevap almışlardır.” açıklamasıyla aslında vicdanın değilde dengelerin, reel politikin yanında olduğunu aradan geçen senelerde unutmuştuk ama kendilerini tekrar hatırlattı.
Gazzeye yardım taşıyan gemiler için “İsrail devletinden izin alınmalıydı. Bu olay otoriteye başkaldırıdır” açıklamasıyla; İsrail devletinin ulul emr olarak görülmüş ve itaat emredilmiştir. Yani tekrar - 28 Şubat’ın ardından - arkasındaki kitleye rağmen; vicdanın değilde dengelerin, reel politiğin yanında durulmuştur.
Burada tabii olarak, insan sormadan edemiyor. İsrail gibi zalim olduğu ve zûlm yaptığı kesin olan bir devletin, uyarılarına rağmen mazluma yardıma gitmek otoriteye başkaldırıysa ve bu uyarıları dikkate almak bir kanaat önderi tarafından isteniyorsa; Peygamber efendimizin (s.a.v.) yaptığı olan, Mekkedeki otoriteye başkaldırmayı nereye koyacağız? Yada yine kafamıza kuma gömelim, şimdilik dengeleri gözetelim, zalimi görmeyelim, köşeleri kapalım da ileride düşünürüz mü diyeceğiz?
Bu olay sayesinde Fethullah Gülen’in de, Oray Eğin’in de, Fatih Altaylı’nın da tarafı hatırlanmıştır.Bu bize Mavi Marmara gemisinden kalanların en çarpıcısıdır.
Başbakanın İsrail devleri ile İsrail halkını ayırmasından yola çıkarak, bende Fethullah Gülen’le cemaatin içiçerisindeki vicdanlı insanları ayırıyorum.
09 06 2010/Çarşamba
entropi